21 Kas 2015

Kedi Anneliği

Merhaba tatlışlaaar ve özellikle de kediseverler! Bu yazımda nasıl kedi annesi olunur, sizi neler bekliyor ve kedi sahiplenmeden önce bilmeniz gerekenlerden bahsedeceğim. ben de yalnızca 1 aylık anneyim, hala da öğreniyorum ama şimdiye kadar bile bir sürü şey öğrendim bu yüzden hemmen başlıyorum.
Öncelikle öyle kediyi eve alayım o kendi kendine bakar diyecekseniz hiç almayın daha iyi. "Amaaan evdeki yemek artıklarından veririm işte n'olucak" dicekseniz gidin bi yerden atlayın hatta. Çoğu insan böyle düşünüyor çünkü sokak kedileri de sonuçta çöpten besleniyor di mi? HAHA! Sokak kedileri kaç yıl yaşıyor sanıyorsunuz? Maksimum 5! Peki ya iyi bakılan ev kedileri? 20 yıla kadar yaşayanlar var! O yüzden lütfen kedi sahiplenmeden önce bunun sorumluluğunun bilincinde olun ve ona göre kesin kararınızı verin. Çok zor bir şey demiyorum ama açıkçası kolay da değil. Her şeyden önce ona zaman ayırmanız gerek. Ayrıca bir de işin finansal kısmı var. Her ay mama ve kum masrafları olacak en basitinden. İlk aylarında yoğun bir aşı takvimi de var ama henüz bizim aşılarımız tamamlanmadığından bu konu hakkında sonradan bir bilgilendirme yapacağım, her şeyi öğrendikten sonra :)
Bazen bakışları beni korkutuyor
Mamadan başlamak istiyorum. Bu konuyu çok araştırdım arkadaşlar. Paranoyaktım ilk başta çünkü okudukça anladım ki hazır mamaların hiç biri yeterince iyi değil. Kısa vadede iyi gibi görünseler de uzun vadede sorunlara yol açtıklarını okudum, böbrek yetmezliği ve kalp hastalıkları gibi.. En yaygın olan kuru mama. Bir sürü işlemden geçip içindeki tüm suyu kaybeden ve geri kalan şeyleri de zaten doğru düzgün şeylerden oluşmayan mama. İçeriğini okuyunca "et ve et ürünleri, tavuk ve tavuk ürünleri" yazılarını görebilirsiniz. Yani içinde kullanılan hayvanın HER TARAFI var. Gagası, bacağı, kuyruğu aklınıza ne gelirse.. Bunlarla dolduruyorlar zaten etin yüzdelik kısmını. İçindeki tüm suyu kaybettiği için kedinin çok su içmesi lazım bu mamayla besleniyorsa. Ama ne kadar su içerse içsin uzun vadede sorunlara yol açıyormuş maalesef. Islak mama kuru mamaya nispeten daha iyi fakat o da ekonomik değil ayrıca kedilerimizin dişleri için gereken ısırma ihtiyacını tam olarak karşılayamadığından yine eksik. Ayrıca kuru mama gibi "et ve et ürünleri" problemi bunda da mevcut maalesef. E peki ne vericez biz kedilerimize derseniz, ben bi kaç tane yabancı blogger buldum. Zaten blogları direk kedilerin beslenmesi ve sağlığıyla ilgili. Onların tavsiyesi ev yapımı mama. Mamanın tarifine şöyle bi göz atiyim dedim ama tarif öncesi o kadar detaylı bilgi vermişler ki yazının sonuna geldiğimde çoktan anlamıştım en iyisinin bu olduğuna. Sizin de ilk başta gözünüz korkmasın bu uzun yazıdan. Zamanınız olur da okursanız anlayacaksınız zaten. Takıldığınız, anlamadığınız herhangi bir nokta olursa bana mail atmaktan asla çekinmeyin ^^ İşte bu da bloglardan birinin linki, diğer blogger arkadaşı olduğu için ondan yazının içinde bahsediyo ama ben onu da veriyim, tık tık.
Malzemelerin fiyatlarını görünce biraz çekinebilirsiniz, çünkü toplu alıcağınız için biraz pahalıya geliyor. Ama ufak bir hesapla kuru veya yaş mamadan çok daha hesaplı olduğunu görebilirsiniz. Şöyle ki, mesela b vitamini aldınız. Bir kutusu 40 tl falan ve içinde 50 kapsül oluyor genelde. Bir tarifte bir kapsül kullanıyorsunuz ve o tarif 2 hafta yetiyor. Yani ayda 2 kapsül kullanıyorsunuz. Yaaani bir kutu b vitaminini 25 ay kullanabiliceksiniz bu da tam 2 yıl yapar! Her ay harcamanız gereken para yalnızca et için olucak o da tahmin ediyorum ki 40-50 liraya hallolucak bir şey. Hem hazır mamalardan çok daha ucuz hem de çok daha sağlıklı! Ben henüz -mecburen- kuru mamayla besliyorum ama vitaminlerin parasını biriktirir biriktirmez ev mamasına geçicem :) Hazır mamalardan da tavsiye edebileceğim markalar Royal Canın, ProPlan ve Hill's. En kalitelileri bunlar diye biliyorum. Bu mamaları da şuradan çok uygun fiyata alabilirsiniz.
Kum da yine 1-2 ayda bir yapacağınız harcamalar arasında. Tabii toptan alırsanız hem çok daha ucuza gelir hem de her ay uğraşmamış olursunuz. Ben ilk üç hafta silica kedi kumu kullandım, markasını falan hiç hatırlamıyorum aceleyle almıştık çünkü. Daha sonra deli gibi her şeyi araştırınca mırmır diye bir marka duydum. Topaklanan, bentonit, ince kedi kumu. Bir hafta önce ona geçtim ve gayet memnunum. Koku da yapmıyor. Kediniz kuma alıştığı için kum tercihinizi ilk aylarda belirlemek çok önemli çünkü ilerleyen aylarda değiştirmek çok daha zor olabilir, kediniz uyum sağlamayabilir ve evin kuytu köşelerinde istenmeyen manzaralarla karşılaşabilirsiniz :( Ben mırmır kedi kumunu internetten satın aldım. Bildiğim herhangi bi mağaza yok bunun satışını yapan daha doğrusu araştırmadım, internetten almak çok daha kolay geldi.
Piremsesler gibi uyurken
Bu ritüel masrafların haricinde, tek seferlik almanız gereken temel şeyler var. Tırmanma/tırmalama kulesi-oyun evi (nasıl tercih ederseniz), mama ve su kabı, kum kabı, yatak, tarama fırçası (kediniz uzun tüylü bir türse), çeşitli oyuncaklar. Tırmalama kuleleri kedinizin tırnaklarını törpülemesi için gerekli. Tabii o yine kendi kafasına göre takılıp koltuklarınızı da tercih edebilir ama benimki mobilyalara sarmadı henüz :) (Bu arada ismini söylemeyi unutmuşum, Patates.) Mama kabını seramik ya da çelik alırsanız daha iyi olur çünkü plastikleri oyun oynarken falan devirebiliyorlar -.- Kum kabını da ben kapalı tercih ettim çünkü hem kokuyu azaltıyor hem de kediler tuvalet ihtiyaçlarını giderirken kalabalıktan uzak ve tenha bir yerde olmak istiyorlar. Yatak alın ama unutmayın ki kediniz nerede isterse orada yatacaktır.. Benimki kafasına neresi eserse orayı tercih ediyor. Eğer ben yanındaysam bana temas edebileceği herhangi bir yer, ben yoksam ya yatağına yatıyor ya da dolabımın içine en derin yere gidip yatıyor. Şu sıralar da favori yeri orası, sıcak ve karanlık ortamı sevdikleri için sanırım :) Ama siz yine de onu yatağına alıştırmaya çalışın ve mümkün olduğunca sizinle yatmasına izin vermeyin, sonradan o alışkanlıktan kurtulmak çok zor olabilir çünkü. Oyuncakların çok da şart olmadığını söyleyebilirim, buruşturulup top yapılmış kağıtlara bayılıyor patates, saatlerce oynuyor bazen. Ama kurmalı, hareket eden fareler de değişik bir alternatif olabilir tabii ki :) Bu bahsettiğim şeylerin hepsini yine burada uygun fiyata bulabilirsiniz.
Son olarak da bugün ntv yayınlarının bir kitabını gördüm ve biraz göz gezdirdim. Çok yararlı bir rehbere benziyor aynı zamanda da eğlenceli bir dille yazılmış, en kısa zamanda almayı düşünüyorum buraya onun da linkini bırakiyim, bi göz atmak istersiniz belki.
Eveet şimdilik deneyimlerim bu kadar. Ama her şey bir yana kedi 'insanı' olmak mükemmel bir duygu. Her geçen gün onu daha çok seviyorum ve sürekli bir kaybetme korkusu içindeyim. Bu yüzden de ona en iyi şekilde bakmak istiyorum çünkü ne olursa olsun hepsi bize emanet ve özellikle patates'in tüm sorumluluğu bende. Umarım uzun yıllar beraber yaşarız ^^ Eğer bakabilecek durumdaysanız ve herhangi bir sağlık engeliniz yoksa hemen bir kedi sahiplenin, dünyanın en güzel hislerinden biri kucağınızda uyuması :) Bol huzurlu ve mırıltılı günler!




29 Ağu 2015

Bozcaada'da Gidilmesi Gereken 9 Mekan



Minik bir Bozcaada rehberi hazırlamaya çalıştım sizler için. Hemen hemen 5-6 senedir her yaz mutlaka gidiyorum ve artık deneyimlerimi paylaşmanın zamanı diye düşündüm.  Hızlı tura hoşgeldiniz!




1.Ayazma Plajı
Bugüne kadar gördüğüm en temiz ve en soğuk su. Ve sanırım gittikçe de en kalabalık olan plaj. Bozcaada yıldan yıla daha da ün kazandı ve artık plajlarında yer kalmıyor. Özellikle saat 11-12'den sonra şezlong bulmanız imkansız gibi. Şezlong fiyarları 7.5 tl, şemsiyelerse 5 tl. Alma zorunluluğu yok. Yumuşacık kumsala havlunuzu serip Bozcaada güneşinin tadını da çıkarabilirsiniz. Denize yavaş yavaş girmeye çalışıp kendinize işkence etmeyin. En güzeli birden girmek, inanın bayılıcaksınız, soğuktan değil mutluluktan :)








2.Rengigül Konukevi
Bir Küçük Eylül Meselesi filmini izleyen bilir. Hani şu sırf reçellere ayrı masası olan, zengin bir kahvaltı sofrası vardı. Heh işte orası Rengigül Konukevi. Kahvaltı için konukevinin bir misafiri olmanıza gerek yok. Önceden rezervasyon yaptırarak kahvaltının ve muhteşem bahçenin tadını çıkarabilirsiniz.






Kahvaltısına, reçellerine sözüm yok. Fakat biz biraz geç gittiğimizden midir bilinmez, birinci bardaktan sonra çay biraz kötü geldi. Çayı çok seven bi insan olmadığımdan fazla sorun etmedim. Zira bahçesi, tabakların güzelliği, kahvaltılıkların doğallığı bana çayı unutturdu. Kişi başı 30 tl.





3.Rüzgargülleri
Adanın öbür ucunda, elektrik üretimi sağlanan rüzgar terminalleri var. Böyle söyleyince sanki teknolojik bi yer gezicekmişsiniz hissi uyandırabilir fakat uçurumun gün batımındaki manzarasını gördükten sonra fikriniz değişecek. Denizin sonsuzluğu ve bir yanda rüzgar güllerinin usul usul dönmesi insana müthiş bir huzur veriyor. Otobüsler sanırım bu sene turlar düzenlemeye başlamış. Kalenin ordaki otobüs durağından 6da kalkış yapıp tüm adayı dolaşıyorlarmış, bir saat kadar rüzgar güllerinde gün batımını izleyip geri dönüyorlarmış. Toplam 3 saat sürüyor ve kişi başı 20 tl. Henüz denemedim ama aracınızla gelmediyseniz rüzgar güllerini görmek için mükemmel bir fırsat.


4.Çarşı
Vapurdan inip dümdüz şehir merkezine giderken, Polente'nin solunda kalan sokağın başında başlayıp ilerleyen, o sokağın sonun da sol taraftaki sokakta devam eden kermesvari bir çarşı. İnci, boncuk, halhallar, bileklikler, kolyeler, hediyelik eşyalar, denizden çıkan eşyalarla yapılmış aksesuarlar, çantalar, bandanalar, doğal taşlar... Ne zaman gitsem bi şeyler alırım. Hiç bi zaman değişmez ama her zaman çekicidir. Eh bi alışverişkolik olarak da her geldiğimde gezerim tabii ki :)

5.Ara sokaklar
Bozcaada'nın Rum mahallesi o kadar şirin ve tatlı bir yer ki, çarşısı gibi burayı da her gelmemde gezmeye çalışırım. Rengarenk kapılar, çiçekli pencereler, şirin pansiyonlar.. İnanın ki hangi birini instagramda paylaşacağınızı şaşırıyorsunuz.

Alıntı


6.Eski Kahve
Kuzenim Aslı'yla benim favori mekanımız diyebilirim. Makarnaları çok güzel. Ama sanırım biz en çok ortamını seviyoruz. Bahsettiğim çarşının hemen köşesinde, çay bahçelerinin karşısında. En azından bi Türk kahvesi içmeden dönmeyin :)





Alıntı



7.Çiçek Pastanesi/Fırını
Adanın uzun zamandır tek fırını ve pastahanesiydi ama sanırım yaklaşık iki yıldır bu özelliğini kaybetti. Yine de en meşhuru. Herkes kurabiyesini burdan alır, kahvaltılarını burda yapar. Dondurması da ayrı güzeldir. Ama çok kalabalık olduğu zamanlarda servis biraz yavaşlayabiliyor. Tek kusuru :)





8.Veli Dede
Veli Dede açılmadan önce favorim Çiçek'ti ama tereyağlı kurabiyelerini ve tuzlu karamelli tartını yedikten sonra sizin de fikriniz değişebilir. Minicik bi dükkan ama harikalar diyarı gibi, içeri girdiğiniz anda her bir yanınızı saran kurabiye kokularına dayanamayıp her şeyi almak istiyorsunuz :)


9.Rıhtım Kafeleri
Limanın sol tarafında kalan kafelerin manzarası çok güzel. Hatta kafelerden biri deniz kenarına şezlong/sandalyelerden de koymuş, böylece ordan da denize girebiliyorsunuz. Biz ilk defa bu sene denedik ve çok beğendik. Ama kafe önü olması biraz eksi puan. Eski kahve'de kahve içemediyseniz şansınızı bi de burda denize karşı deneyin derim :)

Dipnot: Bozcaada'nın hem kedileri hem köpekleri çok tatlıdır. Özellikle Rum mahallesi'nde bi sokak kedi dolu. hepsini seviiin ^^


Daha fazla fotoğraf koymak isterdim ama çoğunda ben varım. Bu yüzden daha fazlası için ya buraya gidiyoruz ya da Bozcaada'ya :)

20 Ağu 2015

My Signature Dish



Hi pals!
How are you lately? I am being lazy and just waiting for the university open. Since I have been at home a lot I am trying to do or create new things such as bracelets and food! but i can't give up on my signature dish. To me, it's amaaazing, i love it so much. and apparently my family and family also love it. so i wanted to share the recipe with you. I took it from the best food blogger I have ever known, Cafe Fernando. And here it is the recipe. I don't use pistachios on the top and add walnut into it. I think walnuts are the best, most amazing and wonderful thing that suit with chocolate. I also eat my nutella with walnuts, a little advice ;) If the brownie is too hard in your first try, next time add less flour. And don't forget to have your friends taste it of course! I am waiting for your experiences :) Bon appetit.

Merhaba arkadaşlar!
Nasılsınız? Ben sadece tembellik ediyorum ve üniversitenin açılmasını bekliyorum. Zamanımın büyük kısmında evde olduğumdan yeni şeyler yapmaya çalışıyorum, bileklikler ve yemek gibi! Ama en çok bilinen yemeğimden vazgeçemiyorum, öyle ki artık imzam gibi oldu. Bana göre bi harika, çok seviyorum. Görünüşe göre ailem ve arkadaşlarım da onu çok seviyor. Bu yüzden sizlerle de tarifi paylaşmak istedim. Tanıdığım en iyi yemek bloggerından (ç)aldım tarifi, Cafe Fernando. Bu da tarif. Ben üst kısmında fıstık kullanmıyorum ve içine ceviz koyuyorum tariften farklı olarak. Bence ceviz çikolatayla en iyi, harika ve muhteşem giden şey. Aynı zamanda nutellayı da her zaman cevizle yerim, küçük bi tavsiye ;) Eğer ilk denemenizde brovniniz çok katıysa bi sonraki seferde biraz daha az un koyun içine. Ve tabii ki arkadaşlarınıza da tattırmayı unutmayın! Deneyimlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum :) Şimdiden afiyet olsun.

26 Haz 2015

London Guide-V(Shopping)

Selfridges
Hello cuties,
It has been 2 weeks since I came back from London. I have never thought that I am gonna miss London this much. I fell in love with this city unconsciously. I missed the shops especially which don't have any branches in Turkey like Paperchase and Cath Kidston. And Accessories I guess because even they have branches here in Istanbul, shops in London were quite good and have more bags, necklaces, wallets, rings etc. Anyway, so I decided to write about shopping -like my other writings :P- I will talk about shopping streets and big shopping centers. Actually shopping centers are not so popular in London, not like in Istanbul. They have more bazaars and shopping streets. Let's start!

Merhaba tatlışlar,
Londra'dan döneli yaklaşık iki hafta oldu. Bu kadar özleyeceğimi düşünmezdim hiç. Farkında olmadan çok sevmişim demek ki. Özellikle Paperchase ve Cath Kidston gibi Türkiye'de olmayan mağazaları çok özlüyorum. Bir de sanırım Accessories çünkü Londra'dakiler kadar geniş ürün yelpazesine sahip bir mağaza görmedim ben Türkiye'de. Neyse işte ben de alışverişle ilgili bir blog yazmaya karar verdim. Alışveriş sokakları ve büyük alışveriş mağazalarından bahsedicem.

Oxford Street


The most famous streets are Oxford Street, Regent's Street, Piccadily Circus and Covent Garden. There are also Camden Market and Portobello Road but these are mostly bazaars. Second hand and vintage products are being sold in Portobello Road. I am not so interested in second hand things but I loved this road so much! This is a must-see place in my opinion. Because of the location of my school, I walked in Oxford Street like every morning. There are flagship store of Topshop, Zara, Mango, Urban Outfitters, H&M, Forever 21, Accessories. Regent's Street and Oxford Street are connected and Piccadily Circus in end of the Regent's Street. Actually all of them are like a ring and once you have figured it out everything is getting easier. Covent Garden is above Piccadily Circus and middle of the musicals.





En ünlü sokaklar Oxford Street, Regent's Street, Piccadily Circus ve Covent Garden. Bir de Camden Market ve Portobello Road var ama bunlar daha çok açık hava pazarları. Portobello'da çoğunlukla ikinci el ürünler satılıyor zaten ama yine de gidip görülmesi gereken bir yer, çok otantikti :) Okulumun yeri dolayısıyla haftaiçi her sabah Oxford Street'te yürüyordum zaten. Topshop'ın flagship mağazası, Zara, Mango, Urban Outfitters, H&M, Forever 21, Accessories gibi mağazaların bir kaç şubesi bu sokakta mevcut. Regent's Street Oxford Street'in bir kolu gibi zaten ve Piccadily Circus'a bağlanıyor. Aslında hepsi içiçe, bir kere öğrendiniz mi her şey çok kolaylaşıyor. Covent Garden ise Piccadily'nin yukarısında, müzikallerin ortasında kalıyor.

Piccadily Circus
I think my favourite is Covent Garden. I discovered there so late and couldn't have been there as much as others. Besides, it was different from other streets somehow. If I go to London again, I will definetely visit Covent Garden at least once :)
There are also supermarkets and restaurants except clothing and accessories stores. Starbucks is in every corner, and you can always see Caffe Nero, Costa, Pret a Manger, EAT, Wasabi, Tesco, Sainsbury. I forgot to mention one of my favourite shop; Lola's Cupcake. Try Chocolate Heaven or Chocolate Hazelnut. Amaaaaazing cupcakes ^^ If you haven't been in London before, go, if you have been there you will probably go again :) Have a nice flight!



Covent Garden
Sanırım içlerinden en sevdiğim Covent Garden oldu, çünkü orayı geç keşfettik, çok az gidebildik ve diğerlerine göre bence daha sakin bir havası vardı, hoşuma gitmişti. Eğer bir daha gidersem Covent Garden'a mutlaka bir kaç kez gitmeye çalışıcam :) Kıyafet ve aksesuar mağazalarının yanı sıra bir çok market ve yemek mağazaları da var tabii bu sokaklarda. Starbucks hemen her köşede karşınızda, Caffe Nero, Costa, Pret a Manger, EAT, Wasabi, Tesco, Sainsbury her yerde görebileceğiniz mekanlar. Ayrıca Lola's Cupcake diye bir cupcakeçi var, kesinlikle gitmelisiniz. Chocolate Heaven veya Chocolate Hazelnut çeşidini deneyin! Haaaarikalar ^^ Şimdilik benden bu kadar, Londra'ya gitmemişseniz mutlaka gidin, gitmişseniz de zaten tekrar gidiceksinizdir :) İyi yolculuklar!

14 May 2015

London Guide IV (Parks)

Hello everybody!
Today I am going to talk about my favourite parks in London. There are a lot of parks in every corner of London. You can buy a sandwich or salad and eat it in a park. Big or small, crowded or deserted, every type of park. Let's start with the biggest one.

Herkese merhaba!
Bugün Londra'daki favori parklarımdan bahsedeceğim. Londra'nın her köşesinde bir sürü park var. Öğle yemeğinizi alıp herhangi birinde yiyebilirsiniz. Büyük ya da küçük, kalabalık ya da tenha, her çeşit park var. Hadi en büyüğüyle başlayalım.

1.Hyde Park
Hyde Park is one of the largest parks in London, and one of the Royal Parks of London. I had been there 3 times and I still couldn't see every part of it. It's really huge. There are two rivers/pounds in it and of course a lot of trees. You can feed squirrels by your hand and take a photograph with swans. They are beautiful. Every animal in the London is beautiful but unfortunately there are no cats in the streets. This is the biggest problem I suffer :( Hyde park is always a good idea to have a picnic or just a walk in a beautiful weather -which is really rare- but don't be disappointed if the weather is bad. You can still have a nice day in Hyde park unless it's really really bad like raining cats and dogs.

Hyde Park Londra'nın en büyük kraliyet parklarından biri. Bugüne kadar 3 kez gittim ama hala her yerini göremedim. Gerçekten çok büyük. İçinde 2 tane nehir/göl var ve bir sürü de ağaç tabii ki. Elinizle sincapları besleyebilir ya da kuğularla fotoğraf çekinebilirsiniz. Londra'daki her hayvan çok güzel ve evcil ama maalesef sokaklarda hiç kedi yok. En büyük problemlerimden biri bu :( Hyde park güzel bir havada -ki bu oldukça nadir- piknik ya da yürüyüş yapmak için her zaman güzel bir fikir.  Ama hava kötüyse hayal kırıklığına uğramayın çünkü hava çok fazla yağmadığı sürece her zaman Hyde parkta güzel bir gün geçirebilirsiniz.


2. Regent's Park
This is also one of the biggest park of London but smaller than Hyde Park. It lies within north-west London, partly in the city of Westminster and partly in the London Borough of Camden. It contains Regent's University London and the London Zoo. Actually this is the first park I've been in London. I have not so much things to tell about it unfortunately.


Bu da Londra'nın en büyük parklarından biri ama Hyde park'tan daha küçük. Londra'nın kuzey-batı kısmında, Westminster ve Camden'ın ortasında bulunuyor. Regent's Üniversitesi ve Londra Hayvanat Bahçesi bu parkın içinde. Aynı zamanda benim Londra'da gittiğim ilk park. Maalesef hakkında çok fazla söyleyecek şeyim yok. 





3.Hampstead Heath
Actually this is a little forest but I wanted to talk about it because it's amaaaaazing. You can see Londra from above. There are little paths that you can explore. But be careful, don't be lost! There was a fun fair when I've been there but I don't know whether it is temporary or permanent. I didn't like it because it makes a lot of noise. Therefore I went in to the deeps. Like every single park in London there are people walking with their dogs. You can see that cuties everywhere. Since I can't see and love cats in the streets I am a dog person these days. Anyway, you can come here with London overground. Station's name is 'Hampstead Heath'. Surely, you can use another stations too because it is an enormous park like I said before. 


Aslında burası bir park değil, minik bir orman ama yine de bahsetmek istedim çünkü haaaaarika. Tepeden tüm Londra'yı görebilirsiniz. İçinde minik patikalar var keşfedebileceğiniz. Ama dikkat edin de kaybolmayın! Ben gittiğimde aynı zamanda bir lunapark vardı içinde, sürekli mi geçici mi bilmiyorum ama açıkçası ben hoşlanmadım çünkü çok fazla gürültü yapıyordu. Bu nedenle içlere doğru gittim ki gürültü azalsın. Her parkta olduğu gib burda da bir sürü insan köpeğini almış gelmiş, tatlışları her yerde görebilirsiniz. Londra overground ile Hampstead Heath durağıyla ulaşmak mümkün. Ama çok büyük bir park olduğu için diğer taraflarında da 1-2 istasyon daha vardır ulaşım sağlayabileceğiniz eminim. 



These are my favourite parks in London but there are a lot of parks that you can go and enjoy the sun which is really rare in London. Today it rained A LOT, for god's sake it is May! Although I love rain and winter, I miss summer. Let's hope my last 25 days in London will be sunny, at least not rainy. Have a picnic everybody! :)

Bunlar benim Londra'daki en sevdiğim parklar ama tabii ki gidip güneşin -çok nadir çıkan- tadını çıkarabileceğiniz daha bir sürü park var. Bugün o kadar çok yağdı ki, Mayıs'tayız artık yahu! Her ne kadar yağmuru, kışı sevsem de artık ben de yazı özledim. Umarım Londra'daki son 25 günüm güneşli olur, en azından yağmur yağmaz. Gidip bir piknik yapın! :)

23 Nis 2015

London Guide-III (Paperchase)

Hi guys!

Today I made a decision. I will write my blogs in English because I need to improve myself. 1 week ago, my teacher Tom said that I can move to level 6, which means advanced level but I wanted to wait one more week. I wasn't feeling ready and confident enough. Today, Tom gave me the sheet which I need to bring to the reception. Anyway I talked with a guy called Ben, and he said "this is a huge thing because hey! this is the top level. you need to be really ready for it." We talked about me and he said that I had little mistakes about grammar. Yes, I know all grammar rules but I should be able to use them while I am talking without any preparation. Thus, I will spend more time with my foreign friends and speak less Turkish. Next week we will talk again. I hope I do it better next time :)

I want to talk about Paperchase today. This is a stationery where the most beautiful notebooks are being sold. In my first day in London, I went there and literally fascinated. The shop in the Goodge street is huge and has 3 floors. It is not a place that only notebooks are being sold, there are pens, pencils, gift wraps, pencil cases, notepads, writing sets, cards for special days etc. I love the notebooks the most. They are so beautiful that I can never decide which to buy. I bought 5 notebooks, 1 pencil case, 5 gift wraps and some envelopes so far. If you are a stationery freak and come to London you should definetely visit here.



amaazing gift wraps ^^

I have been writing my London experiences to this journal, kind of diary of me.

Week Planner, I haven't used it yet

Little ones :)

My lovely pencilcase, love this so much. Its fabric is like Eastpak products.

I think this is my favourite! I have been using it as my English notebook but I will never throw it away no matter what.

These are my things from Paperchase. If you go there please let me know and show me what you bought. Have a nice day, don't forget to write something!

11 Nis 2015

Londra Rehberi-II (Big Ben ve London Eye)

Tekrar merhabalaar.

Bugün Londra'da hava çok güzel. Bahar gerçekten de geldi sanırım bu sefer. Ama çok uzun süreceğini sanmıyorum. Malum Londra.. Size bugünümden bahsetmek isterdim ama önce geçmişi anlatmayı bitirmeliyim. Nitekim bugün Londra'ya geldiğim gün ilk gittiğim mağazaya gittim. Paperchase. Bence dünyanın ennnn güzel kırtasiye mağazası. O kadar çok çeşit defter var ki içinde başınız dönüyor gezerken. Kartlara çok ilgim yoktur, çok tercih ettiğim şeyler değil ama yine kart çeşitleri de oldukça fazla. Neyse, Paperchase'ten daha sonra çok daha detaylı olmak üzere bahsedicem.

Şimdi gelelim Londra'da nereleri gezmelisiniz. Eğer 1-3 hafta gibi kısa süreliğine gelmişseniz mutlaka gitmeniz görmeniz gereken yerler London Eye, Big Ben ve Westminster Sarayı, Buckingham Palace, British Museum, Hyde Park, Hampstead Heath, Warner Bros Studios, Sherlock Holmes Müzesi, Oxford Street, Portobello Road, Greenwich, London Zoo.. Ah liste uzayıp gider böyle.. O kadar çok gezicek yer var ki. Bazı günler sırf seçemediğimizden evden dışarı çıkmıyoruz. Çıktığımız günlerden birinde, tam olarak 20 şubatta, London Eye'a gitmeye karar verdik. Ardından da Big Ben'i görmeyi. Hani şu dönme dolap ve saat kulesi. Bindik metroya, Jubilee hattıyla Waterloo'ya geldik. Londra'da her yere metroyla gidebilirsiniz. HER YERE. Maksimum 10 dakika falan yürürsünüz doğru istasyonda inerseniz. Waterloo istasyonundan da London Eye 2-3 dk mesafede. Köşeyi döndüğünüzde karşınıza çıkan devasa dönme dolap karşısında etkileniceksiniz, çok güzel bi görüntüsü var :) Biletlere gelicek olursak, yalnızca dönme dolap için bilet alırsanız yetişkinler için 21.5 pounds. Ama eğer diğer üç etkinliklerle birleştirirseniz çeşitli indirimler var. Diğer üç etkinlik Madame Tussauds, London Dungeon ve London Sea Life. Şurdan indirimlerle ve ulaşımla ilgili bilgiler edinebilirsiniz. Dönme dolaptan bir sürü yeri görüyorsunuz. Özellikle Big Ben ve Thames nehrinin görüntüsü çok hoştu yukarıdan. Dönme dolaptan inip köprüden geçerek Big Ben'in tarafına geçtik. Westminster sarayı ve Big Ben'in detayları müthişti. Zaten Londra'daki binaların yüzde 80i eski ve tarihi. O yüzden sürekli detaylara dikkat ediyorsunuz. Mimari çok ilgi alanım olmamasına rağmen hayran kaldım buradaki binalara. Bi' göz atalım isterseniz :)



Ne kadar yağmurlu ve kasvetli olursa olsun bu şehri sevmemek elimde değil..Mutlu cumartesiler!

10 Nis 2015

Londra Rehberi-I

Merhabalaaaar!

Uzun bi' süre yoktum farkındayım. Çok ihmal ettim sizi :( Ama döndüm ve umarım uzun bi' süre daha burda olucam. Çünkü çook geziyorum bu aralar. Dolasıyla da yazacak ve göstericek çok şeyim var. Şimdilik Londra'daki ilk haftalarımdan başlayalım.

Londra'ya ingilizce kursu için geldim. Dil bilgisi açısından pek eksiğim yok ama dinleme ve konuşmamı geliştirmek istiyordum. En iyi yolu da bu sanırım :) 15 Şubat pazar günü Londra Heathrow havaalanına iniş yaptık annecimle. Bizi okulun ayarladığı bir bey karşıladı ve yanında kalıcağımız ailenin yanına götürdü. Aile evi Camden Town'daydı. Çok güzel ve merkezi bi' yerdi. Hemen 5 dakikalık mesafede kocaman bi süpermarket (Morrisons) vardı. Fakat kullandığımız banyoda duş başlığı yoktu, yalnızca küvet vardı. Odamız çok küçüktü, kıyafetler için yer yoktu, odadaki dolaplar doluydu. Biz de bu nedenle okulla (oxford house college) görüştük ve aileyi değiştirmelerini talep ettik. Ertesi gün yeni ailemizin yanına taşındık. Bu seferki evimiz Kilburn High Road ile West Hampstead arasında. İki tarafta da otobüsler ve metro/tren var. Yani yine çok merkezi bi' yer. Ayrıca Kilburn High Road'da birçok Türk ve Arap restoranı ve marketi mevcut. Bu nedenle tanıdık yemekler ve yemek malzemeleri bulmak çok kolay. Yani sanırım taşınmamız çok daha iyi oldu :)

İkinci evimizin sokağı 

Londra'ya ilk geldiğinizde telefon ve ulaşım işinizi halletmelisiniz. Bizim de ilk ev sahibimiz (Debbie) sağ olsun hemen götürdü gerekli yerlere. Telefon için daha önceden araştırma yaptıysanız Lyca ve Lebara'yı duymuşsunuzdur. Uluslarası görüşmeler için en uygunları onlar. 10 pounds(yaklaşık 40 tl)a bir sim alıyorsunuz. Daha sonra içine kontör yükleyip (top-up) mevcut tarifelerden kısa mesaj göndererek ya da arama yaparak satın alabiliyorsunuz. Ben 3 gb internet annemse Türkiye ile 200 dk görüşme almıştık. UK aramaları ücretsizdi zaten kendi aramızda. Bu tarz bi paket tercih edebilirsiniz siz de. Zaten broşürlerde görüceksiniz, birçok tarife ve paket seçeneği var.

Ulaşıma gelecek olursak otobüslerde ve under/over groundlarda oyster karta ihtiyacınız var. Şimdiden söyleyeyim ulaşım pahalı. Bu nedenle kalıcağınız yeri olabildiğince okulunuza yakın tutun. Bu arada Londra bölgelere ayrılmış durumda. Merkez Zone 1 ve onun çevresinde halka halka sırasıyla Zone 2,3,4 diye devam etmekte. Bunu söylememin nedeni, bölgeler arası ulaşım ücretleri de farklı. Örneğin 1. bölgeden 2. bölgeye seyahat etmek 4. bölgeye seyahat etmekten daha ucuz. Benim iki evim de 2. bölgedeydi bu nedenle aylık Zone 1-2 arasında travel card aldım hep. Travel card demek hem otobüs hem tren hem de metroyu gün içinde istediğiniz kadar kullanabilmek demek. Tabii seçtiğiniz bölgeler ve tarihler arasında. İsteğinize bağlı olarak günlük, haftalık ya da aylık alabiliyorsunuz. Veya sadece otobüs için de oyster kart alabiliyorsunuz. Ama pek tavsiye etmem. Özellikle zone 1de otobüsle ulaşım yoğun saatlerde çok zor olabiliyor. Açıkçası Oxford street trafiğinin İstanbul trafiğinden hafif kalır yanı yok. Ücretlerse şöyle, benim aldığımdan örnek vereyim; 1 aylık Zone 1-2 travel card, 123 pounds. Fakat öğrenciler için şöyle bir imkan var. İnternetten oyster photo carda başvurarak %30 indirimli kullanabilirsiniz oysteri. Yani ben şu an oysteri yaklaşık 90 poundsa alıyorum. Hala pahalı ama hiç yoktan iyidir. Ama belli bi' gün sınırı var. Yani oyster photo card alabilmek için 2-3 aydan fazla kalmanız lazım Londra'da. Burdan ulaşımla ilgili her türlü bilgiye ulaşabilirsiniz.

Londra'daki ilk haftamızda ilk evimize yakın olan Regent's Park'a gittik. Kocaman bir park. Hyde Park kadar olmasa da bir günde hepsini gezemezsiniz gezseniz de aşırı yorulursunuz ve tüm gününüz biter diye tahmin ediyorum. Çok güzel ve sakin bir park. London Zoo da bu park içinde. Henüz gitmedim ama Londra'nın en iyi ve büyük hayvanat bahçelerinden biri. Her parkta olduğu gibi bu parkta da sincaplar ve göllerde kuğular vardı. Londra'nın en sevdiğim yanlarından biri bu. Hayvanlar! Ah ama sokak hayvanı olarak kedi ve köpek yok maalesef. Aslında bu iyi bi' şey, hepsinin evi var ve mutlular. AMA kedi sevmeyi o kadar özledim ki anlatamam :( Kedi yerine güvercinler, sincaplar ve kuğularla yetiniyorum. Bugüne kadar hepsini ellerimle besledim en az bir kere :)

Regents parktan bir yağmurlu üç güneşli gün fotoğrafı



Alışverişe gelirsek Selfridges ve Harrods'ı mutlaka ziyaret etmelisiniz. İkisi de oldukça lüks ve büyük mağazalar. Aslında alışveriş merkezi desek yanlış olmaz ama bizim bildiğimiz alışveriş merkezlerinden farklılar. Daha çok fuar gibiler, her markanın standı var ve açık bir şekilde sergileniyorlar. Bazılarının mağazası da var ama %80i açık. Harrods'ı çok gezmedim o nedenle Selfridges hakkında konuşacağım. İçeride kozmetikten tekstile, mücevherden şarküteriye her türlü mağaza var. Çok ünlü markalar (Chanel, Mac, Estee Lauder, Louis Vuitton, Prada, Michael Kors, Givenchy, Miu Miu, Tiffany&Co, Gucci, Burberry, Clinic, Benefit, Yves Saint Laurent.......) mevcut. Sayamayacağım kadar çok mağaza var. Türlerine göre farklı bölümdeler. Mesela alt katta mutfak ve mobilya bölümleri var. Giriş katta bir bölüm parfümeri, bir bölüm kozmetik, bir bölüm çanta. Üst katlarda erkek, kıyafet bölümleri var. İlk girdiğimde ağzım açık kalmıştı, heyecandan, mutluluktan çıldırmıştım. Aynı anda o kadar çok markayı ve ürünü bir arada görmek gerçekten çok çok çok muazzamdı. Özellikle kozmetik ve tatlı bölümünde kendimi kaybettim. Yüzlerce çeşit çikolata..Çikolata kütüphanesi..Kesinlikle ziyaret etmeniz gereken bir yer. 2-3 saatinizi buraya ayırmanızı öneririm. Tabii eğer bir alışverişkolikseniz bu 4-5 saat de olabilir. Eh eğer bir de zenginseniz 6-7 saate çıkabilir :)


Benden şimdilik bu kadar, tatmin edici bir yazı olduğunu düşünüyorum uzun bir aradan sonra. Dediğim gibi bu sefer kalıcıyım. Çokkkk kısa bir süre sonra tekrar görüşmek üzere. Mutlu alışverişler ve kedili günler!

24 Oca 2015

Standart Sapma

Biri size 'benim gözlerim aslında mavi ama kahverengi lens takıyorum' dese muhtemelen inanmazsınız. Kanıt olarak lenslerini çıkarmasını filan istersiniz. Neden? Çünkü birçok insan mavi gözün kahverengiden güzel olduğunu düşünür ve akıllı bir insan maviye sahipken kahverengiyi tercih etmez. Peki bir istisna olamaz mı? O insan kahverengiyi daha çok seviyor olamaz mı? %100 emin misiniz mavinin daha güzel olduğundan? Peki kime göre neye göre? Bilimde bile bir olaya kesinlikle imkansız demek için yüzlerce yıl araştırma yapılırken siz nasıl olur da böylesine öznel bir olaydan bu kadar emin olabilirsiniz?

Eğer şimdiye kadar ana fikrin yalnızca göz rengi olduğunu düşünüyorsanız belirtmek isterim ki bunlar sadece bir metafordu. İnsanların çoğunluğu belli bir şeyi/olguyu/kimseyi seviyor diye tüm insalığın onu sevmesinin hiç bir zaman bir kesinliği yoktur veya çoğu insan tarafından nefret edilen bir şeyin de herkes tarafından nefret edileceğinin garantisi yoktur. Buna başka bir açıdan bakıcak olursak çevrenizdeki çoğu insan sizi seviyor olabilir ama bu herkesin sizi seveceği anlamına gelmez. Yine burdan da başka bir noktaya geliyoruz ki insanlar her zaman sizinle zıt bir görüşte olabilir ve siz buna öyle ya da böyle saygı göstermek zorundasınız. Evet zorundasınız çünkü insanlar farklıdır ve istatistik her zaman haklı çıkmayabilir.